30 Aralık 2016 Cuma

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN!

Merhaba 2017!

Yeni yıla sayılı vakitler kaldı. Şu ana gelene kadar çok acıklı, çok kötü; bazen de çok eğlenceli çok ve komik anlara, olaylara şahit olduk. Bundan sonraki zamanın bizlere her anlamda 'iyi' gelmesini diliyorum. Çok iyimser olabilir dediklerim bazıları için ama ne olursa olsun hayattan umudu kesmemek gerekiyor. İnancımızı kaybetmeden hedeflerimize doğru ilerlemeyi bir an olsun durdurmamalıyız. Ayrıca yeni yılın tüm insanlığa sevgi, saygı ve barış getirmesini dilerim. Mutlu Yıllar! :)


29 Aralık 2016 Perşembe

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 13

Sadelik Altın Kural

Merhaba sevgili okurlarım bu hafta sizlere sadelik kuralı hakkında bahsetmek istiyorum. Aslında hangi konuda olursa olsun sadelik karşı tarafa aktardığımız düşünceyi açık kılarak anlaşılmasını kolaylaştıran bir prensiptir. Örneğin reklamcılık dünyası içinde bir ürün satarken o ürün için reklamlarda vereceğimiz gereksiz bilgiler, detaylar müşteri için anlamsız, anlaşılmaz gelebilecektir. Reklamcılıkta meşhur bir tanım vardır 'Reklam; basitin basitidir.' diye usta reklamcı Ali Taran'a aittir bu söz. Mesleği en iyi şekilde ifade eden bir cümledir. Dikkat edin kurduğu cümle de basit. :) Ya da diğer sektörlere baktığımızda habercilik dünyasında da anlatılanın sade kılınması okur için o derecede kolaylık sağlayacaktır. Bu durum satışlara da (tiraj) etki edecektir. Pazarlama dünyasına geldiğimizde bir ürün satarken sattığımız ürünün kendisi için de sadeliği uygulamamız gerekmektedir. Örneğin bir oyun konsolu üretimi gerçekleştirirken o ürün üzerine onlarca tuş eklemek yerine sadece aç-kapa tuşu koymak mantıklı olacaktır. Aslında böyle detaylı inanılmaz ayrıntılara sahip bir ürün deyince aklıma uçaklar geliyor. Fakat onlar için sadece uçak kaldır-indir butonu koymak pek de mantıklı olmayacaktır. :) 



Piyasaya baktığımızda sadeliği ürünlerine yedirmiş başarılı marka Apple olmuştur. Eğer dikkat ederseniz Apple; iphone'de, imac'de, ipad'de, yahut ipod'da her zaman tek bir fonksiyonel tuş koyar ürünlerine ve diğer işlemleri gerçekleştirmeyi ise dokunmatik ekrana bırakır. Başlangıçta reklamcılıkla ilgili basitlik tanımının yapıldığı cümlenin de basit olduğunu söylemiştim size. Apple bu basitlik sadeliği o kadar içinde özümseyebilmiş bir markadır ki yaptığı reklam kampanyalarında dahi bunu görmemiz mümkündür. Aşağıda yayınladığım videodan Apple markasının düzenlediği seri halindeki reklam dizisini izleyerek size anlatmak istediklerimi somut haliyle görmeniz mümkün. Reklamda sadece beyaz bir arka plan var ve iki kişinin bazen birkaç kişinin de dahil olduğu diyaloglar var. Müzikler, göz alıcı renkler, efektler ya da grafikler kullanılmamış. Bir şeyi anlatmak bu kadar basit bir yolla da gerçekleşebilir der gibi. Reklamın tek mesajı ise şu 'Mac, PC'den daha iyidir.'

Benden şimdilik bu kadar reklamı izlemeden geçmeyin derim biraz uzun ama azıcık izleseniz de mesajı görürsünüz zaten. Kalın sağlıcakla.

Saygılarımla,


26 Aralık 2016 Pazartesi

google9951788cf3067920.html

QR ME!

QR Code Teknolojisi Camı Kırık Gözlük'te!

Merhaba sevgili okurlarım sizlere Camı Kırık Gözlük hakkında bir gelişmeyi paylaşmak için yazıyorum. Bu gelişmede artık QR kod okuyucunuz ile sitemize erişim sağlayabileceksiniz. Bu gelişmeyi uygulamaya sokmama vesile olan ondan ayrı olarak bana sosyal medyanın ne olduğu nasıl olduğu hakkında tüm bilgileri aktaran, çok değerli saygı değer hocam Yrd. Doç. Dr. Ali Murat Kırık'a ve onun nazarında akademik bilgi birikimimin oluşumunda emeği geçen diğer tüm sevgili hocalarıma saygılarımı ve sevgilerimi iletir; onlara teşekkürü bir borç bilirim. :) 

Saygılarımla,


22 Aralık 2016 Perşembe

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 12

DROPBOX NASIL BÜYÜDÜ?

Merhaba sevgili okurlarım. Bugün size Dropbox'ın gelişim hakkında bahsetmek istiyorum.
2008 Eylül’ü Dropbox için önemli bir aydı. Şirket ilk lansmanını bu ayda yapacaktı. Aylar öncesinden hazırlıklara başlandı. Plan basitti; önce ABD’nin ünlü teknoloji blogu Techrunch’a çıkılacak, sonra da satın alınmış online medya ile Dropbox’ı tüm dünyanın bildiği bir ürün haline getirilecekti. Ancak işler istenildiği gibi gitmedi. Dropbox’ın yeni bir müşteriyi kazanmak için harcadığı bütçe 233 ile 388 dolar arasında değişiyordu fakat bu kişiden elde edebilecekleri ortalama gelir sadece 99 dolardı.

Dropbox’ı kullanan müşteriler son derece memnun kalıyorlardı ancak bu memnuniyeti başka kullanıcılara iletmek için tetikleyicileri yoktu. Tam da bu noktada Dropbox’ın aklına Referral (Arkadaş Tavsiyesi) geldi. Bu sayede Adwords’ü bırakıp o zamanlar teorik olarak var olmayan Growth Hacking taktiklerine yöneldiler. Analytics, split testler, açılış sayfası optimizasyonları derken ürünün yayılımı bir anda artmaya başladı. Ancak asıl büyük ilerleme tavsiye sistemi ile gerçekleşti.

Tavsiye sistemi yayına alındıktan 30 gün sonra tam 2.8 milyon davetiye gönderilmişti ve günlük kazanılan kullanıcıların %35’i bu sayede siteye geliyordu. 2008 yılında sadece 100 bin kullanıcısı bulunan Dropbox’ın, Temmuz 2012’de 50 milyon, Mayıs 2014’te ise tam 300 milyon kullanıcısı olacaktı. 6 yılda gelinen bu nokta, tüm aşamaları özenle optimize edilmiş bir Growth Hacking stratejisinin meyvesi.





Peki Dropbox bu strateji kapsamında neler yaptı?
  • MVP (Minimum Viable Product) testi yaparak 5000’e yakın kullanıcının ürüne olan ilgisini ölçümlediler. Henüz ürün bitmeden kullanıcıların geribildirimlerini toplayarak ürünün ne yönde gitmesi gerektiğini anladılar.
  • Anasayfalarını kullanıcıların en kolay şekilde kayıt olması için optimize ettiler. Bunun için anasayfadaki tüm gereksiz öğeleri kaldırdılar.  
  • Facebook ve Twitter ile sisteme bağlanan her bir kullanıcıya ek depolama alanı verdiler. Bu sayede milyonlarca kişinin kişisel bilgilerine ulaştılar.
  • Dropbox’ı Twitter’dan takip eden herkese ek depolama alanı verdiler.
  • Yüklenen dosyaların hem sosyal medyada hem de diğer internet sitelerinde tek bir link ile paylaşılmasını sağladılar.
  • Dosya yüklemede için kaldır-bırak ve sağ tık ile gönder gibi kullanıcı deneyimini iyileştirecek birçok optimizasyon yaptılar.
  • Arkadaşlarını mail ile davet eden kullanıcılara o dönem için yüksek bir miktarda (16 GB) ek depolama alanı verdiler.

Şimdilik benden bu kadar bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

14 Aralık 2016 Çarşamba

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 11

İKEA TAKTİĞİ

Merhaba okuyucularım. Bugün size pazarlama taktiklerinden bir diğeri olan ikea taktiği hakkında bahsedeceğim. Birçoğumuz büyük ihtimal ikea'da bulunmuştur. Peki hiç ikea'dan çıktıktan sonra 'dur şuraya da uğrayayım!' dediğiniz oldu mu? Ben dediğinizi sanmıyorum. Çünkü ikea kendini öyle bir yerde lokalize ediyor ki oradan çıkınca direkt olarak eve gitmeyi yahut günlük işlerinize dönmeyi düşünüyorsunuz. Bunun sebebi ise ikea bulunduğu noktalarda genellikle kendisinden başka mağazanın bulunmaması. Kaldı ki, bu birçok bölüm standlara sahip büyük mağazayı dolaşmak gerçekten bir plan yapmayı en azından önce nerelere gidilmesi gerektiğini kafadan halletmeyi gerektiriyor. Mağazanın içinde bazen bir yerden bir yere gitmek bile çok zor ve yorucu olabiliyor. En azından benim için kesinlikle öyle. :)




Aslında düşününce ikea sizi mağaza içinde tutmak için elinden geleni yapıyor. Birçok alan var demiştik. Evet. Peki karnınız mı acıktı orada yemek de yiyebilirsiniz. (Hem de çok uygun fiyata İsveç köfte dahi satılıyor.) Bu taktik müşteriyi kendine hapsetme taktiği yani ikea siz mağazayı ziyaret ettiğinizde dış dünya ile olan temasınızı keserek size kendinden başka bir seçenek bırakmıyor.

Bir işletme olarak buradan çıkarılması gereken işletmenizde müşterileriniz için bir yaşam oluşturmanızdır. Bu taktiği Apple'da idrak etmeye başlıyor yavaş yavaş da olsa. Mağaza için ağaçlıklı alanlar vs. Bunun farkında olarak atacağınız adımlar size, mağazanıza gelen potansiyel müşterileri gerçek müşterilere daha kolay dönüştürme olasılığı tanıyacaktır. Futbolda 'adamı göğse almak' denilen bir tabir vardır. Karşıdan gelen rakibinizin hemen arkasında hareket alanını kısıtlamak için ifade edilir. Burada da olduğu gibi müşterilerinizi eğer, tabiri caizse, göğsünüze alırsanız onları kontrol etmeniz daha bir kolaylaşacaktır. Benden şimdilik bu kadar.

Hadi ben kaçtım :)

12 Aralık 2016 Pazartesi

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 10

İNSANLARA DUYMAK İSTEDİKLERİ ŞEYLERİ SÖYLEYİN!

Merhaba okurlarım. Bu hafta da pazarlama taktiklerini işlemeye devam edeceğiz.  Başlıktan da anlaşılacağı üzere hedef kitleniz ile iletişim kurarken onlara duymak istedikleri şeyleri söylemelisiniz. 'Ne kadar bilirseniz bilin söyledikleriniz karşınızdakinin anladığı kadardır.' diye bir söz vardır hepinizin hatırlayacağı üzere. Bu sözden yola çıkarak rahatlıkla demek istediğimizi ortaya çıkarmış olacağız. 

Örneğin bir satış görevlisisiniz. Sattığınız ürün de elektronik tablet olsun. Fakat satışlarınızı sahada gerçekleştiriyorsunuz. Bu durumda tabletin özellikleri hakkında ne kadar detay; ne kadar teknik bilgi sahibi olursanız olun; ürünü sattığınız kişi 50-60 yaşlarında; torunlarına karne hediyesi alma hevesinde bir amca ya da teyze ise x kuşağının özellikleri gereği bir çok teknik bilgiden yoksun olduklarını görürsünüz ki bu durum bize onların karşısında sürekli teknik bilgiler vermek yerine sadece ürünü aldıklarında ne tür faydalar sağlayacağı üzerine sunum gerçekleştirmemizi ve sonunda da ki en önemli bölüm olarak fiyat hakkında bir bilgilendirme sağlamayı gerektirecektir. Aynı zaman fiyatta 'hatıra binaen' gerçekleştirilen ufak pazarlıklar bize ürünün satın alınmasında başarıyı getirecektir şüphesiz.

Meşhur bir hikaye vardır ya padişahın rüyasını yorumlamaya gelen iki rüya tabircilerinden biri padişahın rüyasını çevresinde olan herkesin yakın zamanda öleceğini ve padişahın yalnız kalacağı yönünde yorumladığı için kellesinden olur. Diğeri ise padişahın çevresindeki herkesten daha fazla yaşayacağını söyleyerek keseler dolusu altın ile ödüllendirilir. Pazarlamanın özünde de bu yatmaktadır.

Sonuçta biz ihtiyaçları cevap vermenin ötesinde ihtiyaç yaratmanın peşindeyiz. Bunun bilinci ile hedef kitlemize her zaman onların psikolojilerini de iyi tutarak ürüne yahut hizmete yönlendirmek yararımıza olacaktır. Tabi bunu yaparken hepsinin öncesinde işimizi yaptığımız yerinden lokasyonun kültürel ekonomik politik ahlaki değerlerini ve temellerini bilmemiz gerekir. Sonrası.. Gelsin satışlar! :)

Saygılar,

11 Aralık 2016 Pazar

10 ARALIK 2016 BEŞİKTAŞ PATLAMASI

10 ARALIK 2016 BEŞİKTAŞ PATLAMASI

Merhaba okurları. Maalesef gün geçmiyor ki bir terör olay ile ülkemizde canlarımız yanmasın Evet dün akşam saat 22.30 sularında Beşiktaş-Bursaspor maçının gerçekleştiği Beşiktaş Vodafone Arena yanında bir patlama meydana geldi. Patlamanın ardından 45 saniye henüz geçmişken canlı bomba olduğu tespit edilen ikinci bir bomba sesi daha duyuldu. Üsküdar, Kadıköy, Mecidiyeköy başta olmak üzere İstanbul'un birçok ilçelerinden duyulan patlamanın henüz kim tarafından gerçekleştirildiği bilinmiyor. Bilinen tek şey can kayıpları, durmadan artan ve duymaya tahammülümüzün kalmadığı şehit haberleri... Ülkenin canını bir kez daha yakan hain saldırının maçtaki seyircileri kapsayarak geniş çapta zarar vermek için düzenlediğini tahmin edenler de var; direkt olarak polislere karşı düzenlendiğini düşünenler de. Burada olayla ilgili her hangi iç acıcı bir görsel paylaşmak istemiyorum. Sosyal medyada yeterince bulunuyor zaten.


Her neyse ne! Olan sonuçta kimler oluyor? Güçsüzlere, mazlumlara, ailesine ekmek götürmeye çalışanlara. Sonra ardından bir alt yazı geçiyor televizyon haberlerinde şu kadar şehit şu kadarı sivil diye. Ardından ne deniyor peki? Şehitler ölmez vatan bölünmez. Arkadaşlar bunu söylemek bu kadar kolay değil. Bir kişinin bu dünyadan göçüp gitmesi demek bir hayatın, bir umudun sönmesi demek. Ardından gözü yaşlı aklı firarda bir eş demek; belki de büyüdüğünde babasını hatırlayamayacak bir evlat demek. Allah'ım tüm ölen kardeşlerimize rahmet eyle, mekanlarını cennet eyle ve başta en yakınları olmak üzere tüm ülkemize metanet ve sabır ver yarabbim. Ülkemizin yine ve yeniden tekrar ne kadar zor bir sınavdan geçtiği çok ayan belirtmeme dahi gerek yok. Allah hepimize sabır versin ya lafı uzatmanın alemi yok. 

Ayrı olarak, bugün günlerden Mevlid Kandili. Tüm İslam aleminin Mevlid Kandili mübarek olsun. Bu mübarek gecenin hayırlara vesile olması dileğiyle.

Tüm ülkemizin başı sağ olsun. 

7 Aralık 2016 Çarşamba

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 9

KITLIK YARATIN

Merhaba millet! Bugün size pazarlama taktiklerinden dokuzuncusu olan aynı zamanda Robert Cialdini'nin İkna Psikolojisi kitabında iknanın çeşitlerinden biri olarak yer alan kıtlık kavramı hakkında bahsedeceğim. 

Gün geçtikçe her yerde kolay kolay bulunmayan bir ürünü edinmesini göğsünü gere gere anlatan bireylerin çoğaldığına şahitlik ediyoruz. Buna sosyal çevrenin ve malumunuz 'popüler kültürün' etkileri birçoktur. Tabi bunlar beni  naçizane görüşümdür. :) Konumuza dönecek olursak bizim pazarlama açısından bu konuda yapabileceklerimiz ise müşteri yahut potansiyel gördüğümüz kitlelere mesajı kıtlığa uygun bir dille yazmaktır. Daha doğrusu onların kıtlık oluşturmak. Bu durum onların zihninde hem harekete geçmek için bir tetikleyici olurken belki prestij olduğunu düşündükleri bir ürünü yahut hizmeti edinmenin verdiği tatmini de gerçekleştirecektir.

Örneklendirmemiz gerekirse Kaşıkçı Elması herkesin sahip olabileceği bir şey değildir. Açıkçası onun birden fazla sahibi olamaz çünkü dünyada eşi benzeri bulunmamaktadır. Peki Kaşıkçı Elması'nı bu kadar değerli yapan yalnızca üzerinde çevresi 49 tane elmasla çevrili koca bir pırlanta mıdır? yoksa ondan dünyada sadece bir tane bulunması mıdır? İkisi de tabii ki :) Çok kolay bulunan edinilebilen bir ürün olsa neden ismi bu kadar duyulsun ki? İşte yine pazarlamaya dönecek olursak tüketiciye az miktar bulunduğu belirtilen bir ürünün satın alınma imkanı daha yüksektir. 

Reklam yahut fırsat kampanyalarınızı oluştururken metninize ekleyeceğiniz bazı ipuçları sizi bu yöntem doğrultusunda başarıya taşıyabilir. Nedir bu ipuçları?
Sadece 2 günlüğüne'
• 'Sınırlı sayıda'

• 'Stoklarda sadece 3 tane kaldı'
• 'Bu teklif 3 saat 45 dakika sonra sona erecek'
• 'Sahura özel indirim'
• 'Bu fiyata son 2 ürün'
• 'Stoklarla sınırlıdır"
Kampanyalarınızda başarılı olmanızı diliyorum. Şimdilik benden bu kadar efendim. 
Saygılar.

3 Aralık 2016 Cumartesi

3 ARALIK DÜNYA 'ENGELSİZLER' GÜNÜ

ASIL ENGEL NERDE?

Evet! Yanlış duymadınız. Bugün Dünya Engelsizler Günü. Engelsiz yaşayabilen herkese sevgi, saygı ve selamlarımı yolluyorum. Fakat ne var ki günün anılma şeklinde hata var bence. Çünkü onlar, o kadar engeli tanımadan yaşamlarına devam edebilen güçlü kimseler ki; onları engeli olan birileri olarak görmek kesinlikle yanlış olacaktır. Onlar, hayata tüm güçleri ile bağlı kaya gibi karaktere sahip bireyler... Birçoğumuzun dahi göze alamayacağı süreçlerden geçtikten sonra yine hayata devam eden insanların varlığı bile yaşamak için gelecek için umudumuz olduğunu gösteriyor. 

Bana kalırsa en aşılamaz engel ve asıl engelli bireyler; ön yargılar ve o ön yargılar içerisinde önünü dahi yer yer göremeyen bireylerdir. Hayata bir karıncanın görüş mesafesinden daha dar bir açı ile bakan bireylerin silkelenip kendilerine gelme vakti geçiyor bile... Hayatın birçok boyuta sahip olduğunu asla unutmadan her anlamda, her alanda dolu dolu yaşayarak ve çevremizdeki kişilerin de görüşlerine, yaşam tarzlarına gereken sevgi ve saygıyı göstererek anlayışlı bir toplum yapısı oluşturmamız gerekiyor. Bunu yapmak gerçekten zor değil ve hepimiz için hala bir umut var. Yapabiliriz!

Aynı zamanda teknolojinin esir aldığı bireyleri de engelli olarak nitelendirmek mümkündür. Bu bağlamda söyleyeceklerimizin sınırsız olduğunu söylemek mümkündür. Ben sadece en önemlilerden iki bağlamı ele alarak söylemek istiyorum. Sokakta yürürken bile elinde telefonla birilerine 'like' atmaya çalışmayın. Geçen cuma namazına gittiğimde cami hocası verdiği vaazinde 'Gençlerin nereye gittiği belirsiz. Teknoloji elbet güzel bir şeydir; onu kullanacağız da tabii ki ama bunu onun esiri olmadan yapmamız gerekir. Adamın biri namaz sonrası bir elinde telefon diğer elinde de tesbih. Tesbihat çekerken son tweeti için kaç like aldığını kontrol ediyor.' sözleriyle hocamız da durumun vehametini gözler önüne sermiş aslında... 

Her neyse benim bugün anlatmak istediğim 'engel' kavramının insanlardaki algısını bir nebze de olsa değiştirebilmek. Emin olun yukarıda bahsettiğim zihinsel ve sosyal engeller fiziksel durumlardan kat be kat daha negatif oranda ehemniyet içeriyor. Sevginin, saygını adalet ve hoşgörünün egemen olduğu bir toplum yaşamamız dileğiyle.

Hepimizin Dünya 'Engelsizler' Günü kutlu olsun. Sevgiyle kalın.

2 Aralık 2016 Cuma

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 8

HEDEF KİTLENİZE SOSYAL KANIT SUNUN

Selam millet. Bugün size pazarlama taktiklerinden sosyal kanıt hakkında bahsedeceğim. Sosyal kanıt sunmak satmak istediğiniz her neyse onun satın alınması işlemini hızlandıracak bir yöntemdir. Peki nedir bu sosyal kanıt?

İtiraf edelim hiçbirimiz aldıklarımızı gerçekten ihtiyacımız olduğu için almıyoruz. Satın alma davranışımızı etkileyen en büyük etkenlerden birisi aldığımız her neyse daha önceden diğerleri tarafından kullanıldı mı? kullanılmadı mı? Uygulama marketinden bir aplikasyon indirirken dahi alttan sizden önceki kullanıcıların yorumlarını okuyoruz. Bu da demektir ki eğer bizden önce bir ürünü çok kişi kullanmış ise biz de kullanabiliriz; hatta kullanmalıyız!! Popüler kültür anlayışı ile uyuşan bu durum müşterilerimizin yapacakları satın almaları artırmada büyük öneme sahiptir.

Bir örnek ile anlatacak olursak;
  • 'Bu ürünü alanlar şunları da aldı' önerisini yapın

  • Eğer web siteniz pazar yeri tarzında ise en çok puan alan satıcıları & ürünleri listeleyin
  • Ürün sayfanızda, uzmanların ürünleriniz hakkında söyledikleri sözlerden oluşan bir alan yaratın
  • Ürünleri oylamaya sunun. Kullanıcılar '5 yıldız' almış ürünleri daha kolay alırlar.

  • Ürününüz itibarlılu sitelerde (gazeteler, popüler bloglar...) uzmanlar tarafından değerlendirilmiş ve tam not almışsa ürün sayfanıza bu sitelerin logolarını ekleyerek kullanıcıları ikna edebilirsiniz.
  • 'Şu anda bu ürünü 45 kişi inceliyor' gibi ifadelerle kullanıcıların o sayfada yalnız olmadıklarını hissettirin.


     
  • Ürün sayfanıza sosyal medya hesaplarınızı kaç kişinin takip ettiğini gösteren araçlar ekleyin.
     
  • Müşteri sayınızı çekinmeden söyleyin ve en değerli olanlarının logolarına yer verin. 
Bunlar bizim için önemli ipuçlarıdır. Bu ipuçları ışığında yapacağımız satış oranları bu taktikler olmadan yapacağımız satış oranından bir hayli yüksek olacaktır. 


Bir sonraki yazıda görüşürüz. :)

30 Kasım 2016 Çarşamba

ÇİÇEK SEPETİ REKLAM ANALİZİ

Çiçek Sepeti Aşkınızı Kurtarır!
Geçen gün kız kardeşimden gelen mesaj aracılığıyla gördüğüm bir reklam dikkatimi çok çekti. Çiçek Sepeti markasının hazırlamış olduğu bir viral.


Genç bir hanım, erkek arkadaşı doğum gününü unuttuğu için intihar etmeye karar veriyor. Reklamın henüz ilk saniyesinde 'Biz atlamadık da ne oldu sanki?' gibi sitemkar bir teyzenin öfkeli bakışları altında sözlerine şahit oluyoruz ve bunun ardı kesilmiyor. Cama çıkarak atlamaya kararlı kızın karşısında olup biteni anlamaya çalışan kalabalık da kızımıza ne olduğunu neden atlamak istediğini sorar vs. İşin ilginç kısmı o kalabalığın kızımıza sağladığı motivasyon. 'Atla!, Atla!, Atla!' nidalarıyla seslerini yükselten kalabalık aynı zamanda toplumumuzun geldiği sinir sağlığının ne derecelere ulaştığını görmemizde bize yardımcı olmakta. Böyle bir şey mümkün mü sizce? Aptal bir doğum günü merasimi unutuldu diye intihar etmek. Yetmezmiş gibi daha akıllı(!) olan kalabalığın kişiye intihar etmesi için bağırarak tabiri caizse 'gaza getirerek' atlamasına şahitlik etmeye çalışmak.
Reklamcılıkta abartının olması doğal tabi ki fakat abartının böyle bir yöne çekilmesi işin kalitesinin düşüklüğünü gösterir. 'Reklamın iyisi kötüsü olmaz.' mantığı ile yapılan bir çalışma olsa dahi yine de kabul edilemez bir durum. İzleyici kitlesinin çocuklar ve gençler de olabileceği ihtimalini düşünmek belki biraz da olsa pozitif bir ambiyans çizmeye yetebilirdi.
Bana kalırsa bu çalışma, reklam arşivlerinde 'başarısız reklamlar' kategorisinde yerini almaya hazırlanıyor. Daha güzel bir çalışmada görüşmek üzere.

25 Kasım 2016 Cuma

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 7

ÜRÜNÜNÜZE DEĞER KATIN

Merhaba sevgili okuyucularım.. Bu hafta da sizinle pazarlama taktikleri hakkında konuşmak için beraberiz. Bu hafta size bir ürün satarken o ürüne vermeniz gereken değeri anlatmak istiyorum. Pazarlama herkesin düşündüğü üzere bir ihtiyaç yaratma sanatıdır. Bu görüş biraz eksik biraz da hata içermektedir bana göre. Çünkü pazarlama var olan bir ihtiyaç için tüketiciye farklı alternatifler yaratma sanatıdır. İlk önce burada bir anlaşalım. Sonra ise; eğer biz oluşturduğumuz alternatifleri tüketicinin almasını sağlamayı hedefliyorsak bunu yapmak için de bir çok yöntemimiz bulunmakta. Reklam, halkla ilişkiler, satış teşvik, kişisel satış vd. yöntemler bize yöntemlerin çokluğu hakkında bir ipucu göstermektedir.

Sattığınız ürüne inanmazsanız onu asla satamazsınız. Ayrıca sattığınız ürün hakkında, onun üzerinde bir değer yaratmazsanız asla başarıya ulaşamazsınız. Bu açıdan bir ürün ya da bir ürün grubu satımı gerçekleştirirken o ürün/ürünler hakkında değer yaratmanız hedef kitlenizin sattığınız ürüne yaklaşımı daha bir olumlu hal alacak ve bu durum sizi satışın gerçekleşmesine bir adım daha yaklaştıracaktır.

Bir örnekle konumuzu açıklığa kavuşturalım: Bir bilgisayar yazılımı aslında bir cd ve cd kutusundan fazlasıdır. Bu yazılım 15 mühendisin, 4 tasarımcının, 2 proje yöneticisinin, 2 metin yazarının 1 de CTO'nun eseridir.




Hepsinin okumuş olduğu yılları toplasak tam 210 yıla ulaşırız. Ayrıca ürünü çıkartabilmek için 4 farklı yazılım patenti alınmış, 7 ayrı teknoloji merkezine başvurulmuştur. Sadece bu teknoloji merkezlerine başvurmanın maliyeti 100 bin dolardır. 40 kişilik kullanıcı grubu bu ürünü 6 hafta boyunca test etmiş, bu testlerin sonucunda da 810 farklı revize gerçekleştirilmiştir. Bu ürün için toplamda 7 milyon satır kod yazılmış, 100 bin saat harcanmıştır.


Şu ana kadar mevcut ürün hakkında söylediklerimize dayanarak bir ürün ortaya çıkarmak pek de kolay sayılmaz demek yanlış olmaz. Değil mi?

Ürününüzü satarken yapacağınız sunumlarda yahut birebir iletişimlerde sattığınız ürün hakkında bu tarz back ground bilgiler satışı gerçekleştirmenizde size faya sağlayabilir. 

Bir sonraki taktikte egörüşmek üzere hoşça kalın,

Saygılarımla,

24 Kasım 2016 Perşembe

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!

Merhaba sevgili okuyucularım. Bugün Öğretmenler Günü. Bugün; bizleri hayatın birçok alanına hazırlayarak temel oluşturan; bilim, sanat, spor ve diğer tüm alanlarda kendimizi geliştirmemizde bize rehberlik ederek yine o alanlarda bizlere gereken bilgi ve pratiği sağlayan tabiri caizse eğer çocuklarımız bizim geleceğimiz ise kendileri de geleceğin mimarları vasfını taşıyan; tüm bunların dışında bizlere sevgiyi, saygıyı ve paylaşmayı öğreten değerli mi değerli tüm emek sever hocalarımızın günü. Hem kendi öğretmenlerime ve diğer tüm öğretmenlerimize bizleri bugünlere getirdikleri için sonsuz minnettarım. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.

HAPPY TEACHERS' DAY!

Hello my dear readers. Today is Teachers' Day. Today; is the day of our great teachers who's prepared us for many fields of life giving us the fundamentals; guiding us to let us develop ourselves in the fields of science, art, sports and so on. being the architects of the future that is constructed by the children of today; apart from that, being the ones who teach us love, respect and sharing who are also the most valuable and fantastic. Firstly and gratefully ı thank all of  my teachers and then all the other teachers in the world for bringing us to these days. Happy Teachers' Day.

18 Kasım 2016 Cuma

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 6

PAZARLAMADA HANGİ KANALLAR DAHA FAYDALI?

  Merhaba okuyucularım... Bu hafta da her hafta birisini anlattığım pazarlama taktiklerinden bir diğerini işleyeceğiz. Günümüzde artış gösteren dijital dünyadaki ticaret etkinlikleri bizi bu konuda biraz daha fazla bilgi edinme gereksiniminde bulunduruyor. Bu bağlamda bizi ilgilendiren bir konu ise e-mail yolu ile yapılan pazarlama şeklidir.

  Eski zamanlarda, kitlesel şekilde gerçekleştirilen tek yönlü asimetrik iletişim modelinin bulunduğu sadece bir kaynak ve bir alıcının olduğu ve feedback dediğimiz geri dönüşün olmadığı bir pazarlama modeli hakimdi hem de istisnasız tüm pazarlarda...

  Günümüzde değişen ve gelişen teknolojinin getirisi olarak görülen pazarlama anlayışı ile artık hem kaynaklar yani mesajı gönderenler aynı zamanda bir alıcı konumunda olurken mesajı alan alıcılar ise aynı zamanda kaynak pozisyonuna geçmiş vaziyette. Teknoloji sağladığı yeniliklerle  pazarlama alanında kullanılabilecek yöntemlere bir çok alternatif oluşturmuş durumda.

  Peki bizim için en uygun olan yöntem hangisidir? Bildiğimiz üzere bir çok pazarlama yöntemi bulunmakta ve bunlardan bazıları offline pazarlama, e-mail pazarlama vd. şeklindedir.
Grafikteki oranlardan da anlaşılacağı üzere e-mail pazarlama yöntemi en çok tercih edilen pazarlama yöntemi olarak yerini almış durumdadır.

Peki bizim e-mail pazarlaması için yapmamız ve bilmemiz gerekenler nelerdir? sorusu takılıyorsa aklınıza gelin şimdi o soruyu cevaplayalım hep beraber:

Segmentasyon
Bildiğiniz üzere segmentasyon bir şeylerin sınıflandırılmasını içeren bir kavramdır. Bu açıdan düşündüğümüz zaman mesajlarımızın hedef kitlemizin demografik özelliklerine göre hazırlanmış olması gerekir. Eskisi gibi tek bir mesajı tüm kitleye yayma devre bitti!

Konu Satırı
Bu konu gerçekten hedef kitlemize gönderdiğimiz mesajın okunacak mı? yoksa çöp kutusuna direkt olarak mı gidecek? ikileminde karar merci özelliği taşıyan bir konudur. Bu yüzden konu satırımızın hedef kitlenin ilgisini çeken nitelikte olması gerekir. CTA içermelidir. (Call to Action)

ZamanlamaHer şey iyi güzel; fakat mesajı göndereceğiniz zamanı iyi şekilde seçemiyorsanız henüz başarılı sayılmazsınız. Çünkü mesajın ilgi çekme özelliğinin artması için haftanın en elverişli gün ve saatinin seçilmesi gerekmektedir ki yaptığınız kampanyadan alacağınız geri dönüşler sağlam olsun. 

Bu hafta da benden bu kadar haftaya görüşürüz :)


Saygılar.

9 Kasım 2016 Çarşamba

REKLAMLAR !

Play Station 4 Pro / Call of Duty

Merhaba okurlarım. Geçenlerde izlediğim yeni çıkan bir reklamla karşılaştım. Kendime dedim ki kesin bu reklamı okurlarımla paylaşmalıyım. :) Video oyunları küçükten büyüğe herkesin çok sevdiği eğlence araçlarıdır. Bilenler bilir bu işin kökeni prensesi ejderhadan kurtaran mario'ya kadar gider. Ondan öncesi de vardır elbet; fakat 90'lı yıllara kadar olan dönemi hatırlamıyorum. Hatırlayanımız varsa yorumdan bana katılabilirsiniz. 



Ben de video oyunlarına küçüklüğümden beri müptelayımdır. Bu sebeple gördüğüm reklam filmi dikkatimi çok çekti. Sony markasının Play Station 4 Pro modeli, kullanıcılarına mükemmel bir oyun deneyimi sunuyor. Derler ya 'Ne yaptığın kadar nasıl yaptığında önemlidir bir o kadar.' diye. Bu model için hazırlanan reklam da bize o sözü hatırlatıyor adeta. Çok başarılı bir reklam olduğunu söyleyebilirim. İlk paragrafta da bahsettiğim üzere çıkış noktası nostalji olarak belirlenen reklam da sunulan ögeler reklam içinde kullanılan Call of Duty oyunu da temaya gayet rahat bir uyum sağlamış durumda. Ben en iyisi sözü daha fazla uzatmadan sizleri takdire şayan reklam ile baş başa bırakayım, 

Hoşçakalın ;)

8 Kasım 2016 Salı

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 5

KENDİNİZE NEDEN DİYE SORUN!

Merhaba okurlarım, pazarlama taktiklerinde bugün size neden sorusunu kendinize sorma hakkında bahsetmek istiyorum. Önemli bir husus olarak yapacağınız açıklamalar, hazırlayacağınız bültenler ve uygulayacağınız reklam çalışmalarında üretimini gerçekleştirdiğiniz ürünler hakkında sürekli olarak ürünün kalitesi, performansı vb. hakkında bahsetmemeniz gerektiğidir.

Bu durum size 'Ya iyi de reklam yapıyoruz neden ürün hakkında bahsetmeyelim?' dedirtebilir. Fakat bir de şu örnek üzerinden düşünün:

 "Biz mükemmel bilgisayar yaparız. Onlar güzel olarak tasarlanmış, kullanışı basit, kullanıcı dostu. Bir tane satın almak ister misin?"

"Bizim tüm yaptıklarımız, bizim inanışımız süre gelen olgulara meydan okumaktır. Biz farklı düşünmeye inanırız (Think Different) Bizim süregelen olgulara meydan okumamız, ürettiğimiz ürünleri güzel dizaynlı, kullanışı basit ve kullanıcı dostu olarak tasarlamamızdır. Biz sadece mükemmel bilgisayarlar üretiriz. Bir tane almak ister misin?”
Bu iki örnekten ilki x bir şirkete; ikincisi de apple şirketine ait olduğunu söylesem ne derdiniz?
Pazarlama iletişiminde Neden Nasıl ve Ne soruları içerden dışarıya doğru gerçekleştirilmelidir.
Yukarıda vermiş olduğum mesaj örneklerinden birinci mesajda dışarıdan içeri doğru bir yön seçilmişti ayrıca neden bu işi yaptıkları hakkında bilgi edinmemize imkan tanınmıyordu. 

Gelin gelelim ki müptelası olan yüz binlerce müşterisini günlerce kapısında bekleten Apple'ın hazırladığı mesajda ise öncelikle üründen ziyade neden bu işi yaptıkları yani 
vizyonları, sonrasında ise nasıl yaptıkları ve son olarak da ne yaptıkları  yer alıyor.

Unutmayın müşteriler ne sattığınızı almaz; fakat neden sattığınızı alırlar. Bu yüzden öncelikle müşteri kitleniz ile neden bu işi yaptığınızı, amacınızı, tutkunuzu paylaşmaktan çekinmeyin; çekinmeyin ki Apple gibi bir sektör öncüsü olabilesiniz.

Saygılarımla.

4 Kasım 2016 Cuma

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 4

KENDİNİZE BORÇLU HİSSETTİRİN!
pazarlamasyon

Merhaba okurlarım. Bu yazımda anlatacaklarımdan önce yazımı hazırlarken rastladığım bir şarkı gayet hoşuma gitti. Bunları yazarken dahi o şarkıyı dinliyorum. Şarkının ismi 'Yan Benimle' bu bilgiyi neden daha girişte paylaştığımı hatta neden pazarlama temalı bir blog yazısında sizlerle paylaştığımı da bilmiyorum. Ya da biliyorum. Gerçekten hoşuma gitti de ondan :) 

Her neyse... Gelelim konumuza. Bu hafta pazarlama taktiklerinden 'Kendine Borçlu Hissettirme' taktiği hakkında bahsetmek istiyorum. Önemsenmeyen fakat önemsenmesi gereken bir konu çünkü yaptığınız iş ne olursa olsun müşterinize yaptığınız belki de ufak ikramlar müşterinizi yani hedef kitlenizi size bağlayan özelliklerden biri olabilir.


Dürüst olalım ki kendimizi borçlu hissettiğimiz anda daha bir bonkör oluyoruz. Bu gerçekten yola çıkacak olursak yapacağımız küçük ikramlar marka bağlılığı yaratmada dahi etkili olabilecek bir faktör. 'Peki nedir bu ikramlardan kastın senin be adam' diyebilirsiniz. 

Bir marka yöneticisi olduğunuzu düşünelim. Müşterilerinizin markanıza sadık bireyler olmasını istiyorsunuz. Bu durumda ne yapabilirsiniz? Bir süper market zinciri yönetiyorsanız müşterilerinize ücretsiz servis olanağı sunarak alışveriş poşetiyle eve kadar yürüyerek yorulmalarını engellemiş olursunuz. Aynı zamanda bir sonraki alışverişlerinde tercih edilen taraf olma ihtimalinizi de yükseltmiş olursunuz.

Web 2.0 döneminde de işler aynı şekilde ilerliyor. Yani sanal alem. Tıklanma oranı yüksek bir blogunuz varsa aynı zamanda sitenizde gezinme süresinde ortalamanız da yüksekse okur kitlenize özel yarışmalar düzenleyebilir yahut onlara ücretsiz kitaplar hediye edebilirsiniz. Bu konuda bir listeleme yapmamız gerekirse:

-forum düzenleyin (faq vb.),
-içeriğinizle ilgili bazı ücretsiz pdf. dosyaları sunun, 
-yarışmalar düzenleyin sonunda ilk üç'ü ödüllerin  beklediği,
-ücretsiz danışma servisi verin vb.

maddelerimizi uzatmamız mümkün bu durum biraz da site sahibinin yaratıcılığına dayanıyor. Aynı zamanda müşterilerinize gösterdiğiniz ilgi alaka seviyesine.

Bu yöntemle yaptığınız bir hata dahi tolerans ile karşılanabilir. Bir sonraki gezintide tercih edilen adres olmanıza vesile olabilir. Değerlendirmekte fayda var. 

Bir yazının daha sonuna geldik. Kendinize iyi bakın. Ben de müziği dinlemeye devam edeyim. :) Hoşçakalın, 

Saygılar.

31 Ekim 2016 Pazartesi

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 3

FİYATLARDAKİ OYNAMALAR

Merhaba okurlarım. Bilgisayarımda yaşadığım bir sorundan ötürü geçtiğimiz hafta yayınlamam gereken yazımı bu hafta yayınlamak durumundayım. Affınıza sığınıyorum. 

Konumuza dönecek olursak bu yazımda size fiyatlarda gerçekleşen ufak oynamalarla hedef kitlemizin ürün satın almaya ne şekilde yakınlaştırıldıkları hakkında bahsedeceğim.

Tüketiciler, ilgilenim oranları yüksek ürünler hakkında daha çok düşünürler. Dediğimiz ilgilenim oranı ise bir ürünün değeri hakkında tüketicileri düşünmeye iten kavramdır. Örneğin öğle yemeği için aldığınız makarnanın hakkında çok düşünmezken; iyi bir karne sonrası anne babanızın size sağladığı ödül niteliğindeki finansal destek, size ne tür bilgisayar almanız konusunda biraz araştırma yapmayı, akabinde de düşünmeyi gerektirir. Ne kadar yüksek bir hafızaya, nasıl bir tasarıma sahip olacağı hakkında vb. Bunların dışında ve öncelikle düşünülecek mevzu ise fiyattır.


Fiyat, tüketiciyi cezbetmediği sürece o ürünün satın alınması beklemek beyhude çaba olacaktır. Bunun için uygulayacağımız bazı taktikler potansiyel müşteriyi gerçek müşteriye dönüştürmede etkili olabilir. 

Örneğin bir fiyat düşünelim. Görselimizde olduğu gibi bir ürün eğer 20 lira olarak hedef kitleye yansıtılırsa  müşteri bu fiyattan kaçınabilir; fakat 19.99 ise çekici hiledir. İnsanlar aslında kuruşun hesabını yapmasa bile oradaki bir kuruş müşteriye ürünün 10 liraymış gibi gözükmesine vesile olur bu da müşteri için ürünü alımı kolaylaştıran bir faktördür.

Ayrıca, başka bir ürün fiyatı için düşündüğümüzde de fiyatların yazım şeklide iknayı belirleyen bir unsurdur. Örnek verecek olursak;

1700 tl
1.700 tl
1.700.00 tl

Müşteriler yani hedef kitlemiz yapılan araştırmalarında gösterdiği üzere en üstte bulunan fiyat yazım tarzını yazımı alımı kolaylaştıran bir etken olarak bulmuşlardır.

Bir sonraki pazarlama taktiğimizde görüşene dek. Hoşçakalın.

Saygılar.

22 Ekim 2016 Cumartesi

BİLİNÇSİZ SİLAHLANMA

TODDLERS KİLL (ÇOCUK KATİLLER)


Merhaba bugün pek yazasım yoktu ama gerek görüp duyduklarım gerekse yaptığım araştırmalardaki sonuçlar bende bu konu hakkında bir şeyler karalama hevesi uyandırdı. 

Şiddettin önce bireye sonra topluma ve sonra evrensel boyutlara uzanan bir etkiye sahip olduğu hakkında herkes hemfikir. Gelin görün ki günümüzde uygulanmakta olan anlaşmalar, toplantılar projeler dahi şiddetin önüne tamamen geçebilmiş değil. Bu yüzden bu konu hakkında  bazı farkındalık çalışmaları gerçekleştirilmeli diye düşünüyorum.

Amerika'da yapılan çalışmaya göre her hafta en az 1 kişi çocukların kontrolündeki silahlar yüzünden hayatlarını kaybetmekte. Yeni gördüğüm ve çok anlamlı bulduğum, araştırmalarıma bir ara verip yazımın sonunda yayınlamış olduğum videoda da gösterildiği üzere Amerika'da artış gösteren bu durum ülkemiz için ehemniyet arz etmektedir. Sigaranın kullanım yaşında olduğu gibi silahların kullanım yaş oranı da giderek düşüş görülmekte. 

Online siteler, el altından gerçekleştirilen merdiven altı pazarlar sayesinde alımı ve ulaşımı kolaylaşan silahların topluma derin yaralar verdiği ayandır. Şiddetin bir çözüm olmadığını ve olmayacağını asla unutmayın. 

Gelecek nesillere bırakılabilecek en anlamlı ve değerli mirasın sevgi ve güzel ahlak olduğu bilinciyle; onlara sergileyeceğiniz tavırların onların zihninde model alınacağını ve gelecekte onların da aynı davranışları sergileyeceğinin farkında olun. 

Kısacası; şiddete ve bilinçsiz silahlanmaya DUR deyin!


Saygılar.






21 Ekim 2016 Cuma

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 2

YEM ETKİSİ

Selamlar okurlarım. Nasılsınız? Bu hafta geçen hafta startını verdiğim pazarlama taktiklerinden bir diğeri olan yem etkisinden bahsetmek istiyorum. Yem etkisi, satışı yapılan ürünün satış oranı yükseltilmek istediği taktirde ürünün yanına o üründen daha düşük fiyattaki bir ürünü 'rafa koyarak' gerçekleşen bir pazarlama taktiğidir. 

Bir örnekle açıklarsak daha anlaşılır hale gelecek. 

Yukarıda fiyatı $1.80 olan bira ile fiyatı $2.50 olan daha kaliteli iki ürün bulunmakta. Burada amacımız fiyatı $1.80 olan biranın satışlarını yükseltmek. Bu orana göre yapılan ikinci testteki sonuçlara bakalım.



Söz konusu ürünlerimizin bulunduğu rafa, fiyatı önceki iki biradan da düşük olan üçüncü bir bira ürünü konuluyor. Burada uygulanan tamamen bir yemdir. Çünkü bir ürünü ortaya çıkarmak bunu gerektirir. O da ne? $1.80'lik biranın satışları fırlamış!  Fiyatı hiç bir sorun etmeyen ve kalitesinden(!) ödün vermeyen az orandaki kemik müşteri yapısı haricinde geri kalan yani fiyat üzerinde durarak kaliteyi önemsemeyen alıcılar öne çıkardığımız biraya saldırdı. Bu da demektir ki; insanlar hem fiyatı ucuz hem de kalitesi iyi olan ürünü tercih ediyorlar. Sonuçta kime sorarsanız sorun arada kalan $0.20'lik birim için kimse kalitesinden taviz vermez. Fakat $0.70 oranındaki birim ise premium müşteri ve orta düzey müşteri yapıları arasındaki farkı belirleyici niteliktedir.

Peki sen bu yemi yer misin? Bu sorunun cevabı biraz da gelir düzeyinde gizli. Dürüst olalım kimse en pahalısını alamasa da en azından orta seviye bir ürünü almayı tercih eder. Bununlar ilgili kişinin kendince kullandığı savunma mekanizması da şu şekildedir ki: Bir keyfim var ondan vazgeçemem. :)

Örneği bira üzerinden vermiş olsam da alkol kullanımına dikkat edelim. Alkolün etkileri yaşamdan aldıkları hakkında ayrı bir makalemde bahsetmek istiyorum. O zamana kadar sağlıcakla kalın.


pazarlamasyon


14 Ekim 2016 Cuma

PAZARLAMA TAKTİKLERİ - 1

 PAZARLAMANIN KISAYOLLARI


Merhaba saygı değer okurlarım... Geçtiğimiz haftalarda sizlerle günbegün pazarlama ve satış taktiklerini paylaşacağım sözünü vermiştim. Artık sözümü yerine getirmenin zamanı geldi. Her hafta bir taktikle karşınızda olacağım dizinde pazarlama ile ilgili bazı detayları beraber inceleme şansı bulacağız. O halde başlayalım!


PAZARLAMA NASIL SATIŞA DÖNÜŞÜR ?

Pazarlama Nedir?

Pazarlama, kişisel ve örgütsel amaçlara ulaşmayı sağlayacak mübadeleleri gerçekleştirmek üzere malların fikirlerin ve hizmetlerin; tutundurulmasına, dağıtılmasına, geliştirilmesine ve fiyatlandırılmasına ilişkin yapılan planlama ve uygulama sürecidir. Bu sürecin sonucunda satışın gerçekleşmesi ciddi anlamda zordur. 

Yurt dışında pazarlama ustalarına yönelik yapılan araştırmalar da onların pazarlama alanında en çok pazarlamanın satışa dönmesi konusunda (%19.6 oran ile) zorlandıklarını gösteriyor.




Bununla ilgili bazı verilecek bazı taktikler pazarlamanın satışa dönüşmesine kolaylık sağlayacaktır.

Bireyselleştirme - Fayda

Hedef kitle ile buluştuğunuz taktirde onları ürünü almalarına değil fakat; ürünün yararlarını benimsemelerine yönelik olarak ikna etmeye çalışın. Diyaloglarla ihtiyaçlarını öğrenebildiğiniz müşterinin potansiyel alıcınız olduğunu unutmayarak ürününüzün faydalarını onlara detaylı şekilde anlatarak. Ürünü o kişinin benimsemesini sağlayın bir yerde satışınızı bireyselleştirin.

Çözüm ve Değer

Fayda prensibine bağlı olarak müşterinize sattığınız ürünün onlara bir çözüm olacağını ifade edin. Kısacası müşteriye, 'Yahu şimdi ben ürünü niye alayım?' sorusunu size yöneltmesine izin vermeyin. Siz müşteriye bir değer sunuyorsunuz. Bunu unutmayın!

Hikayeleştime - Tahkiye

Gerek yüz yüze, gerekse de reklamlar aracılığı ile yaptığınız anlatımlarda hikayeleştirme tekniğini asla aklınızdan çıkarmayın. Sattığınız değerin güzel bir hikaye ile buluşması sonucunda satış o kadar pazarlama uğraşı sonucunda kolaylıkla size kazanç sağlayacaktır.
Gelsin paracıklar!..

Bu anlamda yapılan güzel bir örnek enerji içeceği markası RedBull'dan geliyor. Aşağıdaki bağlantıdan video adresine ulaşabilirsiniz. 

İyi seyirler.






Kaynak Pazarlamasyon- Youtube

7 Ekim 2016 Cuma

D-Smart Gerçekten Smart mı?

7 Ekim 2016 Cuma


D-Smart Gerçekten Smart mı?

Merhaba sevgili okurlarım uzuuunnn bir süreden sonra tekrar sizlerle olmak gerçekten heyecan verici :) Bu uzun sürede neredeyse bir mevsim sona erdi, ben iki aylık bir iş tecrübesi yaşadım. Bugün size bundan bahsetmek istiyorum. Bahsettiğim tecrübe benim için çok büyük bir edinimdi. Her ne kadar keyifli bir tatil yapabildiğim yaz mevsimi yaşamamış olsam da kendi adıma güzel tecrübeler edindiğimi düşünmek bir nebze teselli edici. Peki nasıl bir tecrübeydi edindiğim?



Yaz sıcağında da olsa evde terlerken bilgisayarda kariyer sitelerinden staj kasmaya devam ettiğim günlerden birinde bir telefon geldi. Evet tahmin ettiğiniz yer. D-smart. Saha satış bölümü için eleman aradıklarını söylediklerinde kendimi uygun denemediğim bir alan olduğunu bildiğimden kabul ettim. Görüşmeler mülakatlar vs. halloldu ve işe alındım. 

Neyse o sıcakta yılmadan gömleğin son düğmesine kadar ilikleyip kravatı çektim ve hazırım! Saha satış sorumlusu olarak görevim şirket aracı ve bilgisayarımla birlikte yanımda benimle aynı şartlara sahip iş arkadaşımla  elimizde database lere uygun lokasyonları geziyoruz. D-smart lazım mı abi? diye soruyoruz. Amaç tabi ki de ürünün alınmasını sağlamak! Başlarda her şey güzel giderken gezdikçe piyasanın halini görmeye başlıyorsunuz ve emin olun içiniz kararmaya başlıyor. Bu durum tabi satışlarınızı etkiliyor. Ben tabi ki bir çok satış yaptım. Bunlar ay sonu yöneticilerin gözünde bir artı olarak geri dönüyordu. Fakat o artıyı almak sanıldığı kadar kolay olmadı.

Yalan yok yaptığım iş beni biraz da olsa zorladı fakat kendime inanılmaz şeyler kattığını düşünüyorum. Nasıl? Şöyle ki insanlar plajda deniz kum güneş keyfinde mangal yaparken yanlarından takım elbiseyle geçerken çevredeki otel cafe bistroları kovalamak sabrınızı zorlayabiliyor. Otokontrol +1. Yahut tuzla trafiğinde önünüze kıran bir arabanın şoförü iş arkadaşınız kavga ederken o kavgayı ayırmak size günün yorgunluğunu alıyormuş havası vermeli yoksa emin olun o kavga ayırmak umrunuzda bile olmuyor. Tabi işin güzel yanları da var. Toplantı günü şirkete gittiğinizde şirkete hava katmak herkesin gözünün üzerinizde olması sizi bir pohpohluyor tabi ama her şey şirketten çıkana kadar sonra siz iş arkadaşınız arabanın içinde İstanbul trafiğindesiniz ne kadar eğlenceli yahu(!)

Ben her zaman açık sözlülükten yanayım. Bir bütün olarak düşündüğünüzde bu iş tecrübesi görünüşte diğer iş tecrübelerime göre daha başarılması meşakkatliydi. Fakat emin olun getirisi daha fazla oldu. Çünkü yine emin olun ki maddiyattan daha büyük getiriler de var ve bunlar sizi siz yapan getiriler. Hiçbir zaman bir iş yapmak için üşenmeyin. Harekete geçin. O iş neyse size bir şeyler katabileceğini düşünün. İşe kulaklığınızda en sevdiğiniz müziği çalarak gidin. Kendinizi motive edin sevdiğiniz. Kendinizi geliştirdiğinizi düşünün. Ve hayal edin. En iyisini yapabileceğinizi öngörün. Önünüze koyduğunuz hedefleri bir bir aşmak için her gün enerji dolu yapacağınız işe odaklanın. Her şeyden önemlisi; kendinize iyi davranın...


Saygılarımla.