14 Eylül 2017 Perşembe

BİR TECRÜBEM VAR!

Merhaba sevgili okurlarım, öncelikle bayram haftasında çalışanlara kolay gelsin bol satışlar güzel işler başarmalarını diliyorum son birkaç gün kaldı akabinde bayram gelecek inanın :)) ve tatilde olanlara iyi tatiller diliyorum bol bol yüzün gezin güneşlenin :))  

Bugün sizlere anlatmak istediğim birkaç tecrübe ve doğru olduğunu düşündüklerim hakkında yazmak istiyorum. Herkesin bildiği gibi, Ben okuldan yeni mezun olan bir gencim ve bu zamanlarda insanın kafasında kendini bir yerlere atarak çalışmak isteği tam oranda artış gösteriyor. Bu yüzden ben de böyle bir durumdayken önüme gelen gelen fırsatları kaçırmayarak değerlendirme üzerine kendimi odaklamış durumdayım. Ne yazık ki insan harıl harıl düşünürken önüne çıkan her fırsat için yeterince zaman ayırıp düşünemeyebiliyor. Bu durum kişide hayal kırıklığı oluşturma riskini de beraberinde getirebilir. Benim için tamamen hayal kırıklığı sayılmasa da son zamanlarda ben böyle bir durumun içerisinde buldum kendimi. 

Bugün size bunu açıklamak için buradayım. Mesela kendi hakkınızda karar verirken hele hele bu profesyonel iş anlamındaysa daha hummalı bir süreç dahilinde karar vermeye çalışırken dikkat etmeniz gereken şeylerden bazıları neler olabilir?

-Statü
-Gelir 
-Ünvan
-Olanaklar
-Çevre

Bu değişkenler artırılabilir yahut azaltılabilir. Bu durum kişisel tabi. Fakat insan ne olursa olsun bu kavramlar üstüne sağlam bir şekilde düşündükten sonra karar vermeli. Örneğin çalışacağınız yerin kaç yıllık, ne kadar köklü bir şirket olduğu ya da şirketin bulunduğu yer, konum ve diğerleri... Bunlara dikkat etmeden kesinlikle ve kesinlikle bir şeye karar vermeyin derim. 

Evet son zamanlarda böyle bir şeye, yukarıda bahsettiğim konulara özen göstermeden davrandığım için, tanıklık ettiğimden dolayı; sizler bu konuda daha dikkatli olun diye yazıyorum kendi meşrebimce bu lakırdıları. Yanlış anlaşılmasın sakın.


Ayrıca her insan hata yapabilir ve hatalar düzeltilebilir. Pişman olacağınız şeyler yapmaktan uzak durun. Bu hayatı bir kez yaşıyorsunuz. Keyfince yaşayın. Kendi, mutlu olacağınız, sağlam kararlarınızla yaşayın. Araştırın, sorun, soruşturun her şeyi. Kimsenin sizin üzerinizde baskı kurmasına izin vermeyin, ve kesinlikle ve kesinlikle kalbinizi dinleyin. İşin mantık kısmını çözdükten sonra sonucu bir kenara yazın ve sonrasında kalbinizi dinleyerek oradan çıkan sonucu da ayrı bir kenara not edin sonra kendi mahkemenizi yapmaya hazırsınız. Ben bu mahkemeyi yaptım. En azından bundan sonrası için daha dikkatli olacağıma kendi kendime söz verdim. 

Hayata bir kez gelme şansımız var. Evet çalışmayarak hayatı yaşamamız da mümkün gözükmüyor. (En azından bir kısmımız için.) O yüzden yaşamanız için gerekli olan işi de; üzerinizde baskı kurmayacak şekilde, yaparken başka yerde çalışmayı hayal etmeyeceğiniz şekilde, sürekli üstünüzden baskı alarak stres nöbetleri yaşamayacağınız şekilde; yukarıda da anlattığım gibi kendi mahkemenizi yaparak sağlam bir şekilde belirleyin. Tedbirlerinizi de sağlam alın. Sakin düşünün. Bunların size birer kılavuz olmasını diliyorum. Ben sadece benim edindiğim tecrübeleri yaşamamış olanlara aynı şeyleri yaşamadan hayatlarına 'kestirme' yollardan mutlu devam etmeleri umuduyla döküyorum bu sözleri elektronik yazı tahtamdan.

Zaman ayırıp buralara kadar okuduğunuz için size çok teşekkür ederim. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere dostlar. Sağlıcakla kalın...

11 Eylül 2017 Pazartesi

On Difference and Diversification

Media and Culture

Hi comrade!

We were used to watch some tv series on TV, paying attentions to understand what message outdoor billboards give us, people talking to each other with real words, real gestures and mimics just 5 or 6 years ago. But what now? Where is the media now which we were used to see?



Time is a big deal, for sure. Time stands as a huge means of transformation. Isn’t it? I guess, it really is.  I don’t know why there is great mass of transformation all around the world but I have strongly started thinking that it is not a beneficial transforming in the sense of culture. So why? Before continuing, let’s clarify that what I mean by transformation is not the sense of technology or science or religious thoughts or any political, financial development. I am just going to talk about transformation of cultures. Let’s go on now. So, why? Because people have got used to consume what the west culture try to give us. Vice? technology? Immorality? Or what is the thing the west culture has fed us with? I guess all I counted and more and more of it. They all create our answer. It is really confusing stuff to stop for a moment and thinking about it. However, there is a reality that hits us like a slap. All people around the world try to look like someone, not themselves. We go out and hang out with our besties not to chat, not to share our thoughts, feelings about something in our lives or our happiness; but to make a check in on Facebook, publish a tweet on Twitter, share a photo on Instagram; actually to satisfy our biggy egOs and to say people circling us that I am sociable person, damn!

Over a long run, we have forgotten who we were in the beginning and started behaving “like”, looking “like”, hanging out “like”, chilling out “like” etc. like “someone else does”. I know someone just started whispering out in their mind like “Aren’t you one of them?”. I prefer saying “Hell No!”. At least, I am aware of that and try to spread out what I have been aware of.

On the other hand, we have lost our creativeness by that “vicious circle”. I am stating that term, because It no-efficiently happens all the time in today’s world and will be so in the future, seemingly. It even affects advertising world. We see every piece ads as similar on tv listening on radios witnessing in every mediums of advertising. There is almost no place for uniqueness, creativeness. From that time on, people have to think in exact stereotypes. They can’t overflow the water from the glass. Because Cristiano Ronaldo doesn’t do so, for example? Yeah, right.


It is really easy to see cultures loose their uniqueness, differences. They all started looking similar. Diversification decreases. We are all obliged to fit in one shoe. We need to stop it and start thinking different ways, being different worlds, lives. So that we can benefit from our different thoughts about things going on in the world. If you would like to change the world in a serious sense. Do it differently. You can never find a new way to go on which there are some traces.

In final, I would like you to think about an arguable question and to catch your attention about that perceptions on difference and diversification are a way different. Difference is perceived as negative. However, diversification is perceived as positive in, general. I don’t why there is a complexity like that but it is what it is. What would you think about that? You can live as much comment as you want.

Thank you.

24 Temmuz 2017 Pazartesi

Bugün Pazartesi!

Hatırlatmak İstemem Ama; Bugün Pazartesi !



Selam sevgili okur. Pazartesi günü ile ilgili sendrom düşünceleri çoktur Ama size kısaca ben anlıyorum pazartesi gününden onu birkaç cümle ile açıklamaya çalışayım. Benim için haftasonu dediğimiz olay aslında pazar sabahı kahvaltıdan kalktığımız anda son bulur. Kahvaltıdan kalktığımız andan sonrası bana göre pazartesi gününün bir alıştırmasıdır. Bugün kısaca bitecek akşam erkenden uykuya geçilecek ve ertesi erken kalkılıp iş başına geçilecektir. Bu yüzden kahvaltıdan sonra geçen zamanı ben 'pazar' olarak değil 'pazartesi tatbikatı' olarak görüyorum. Yine de ne diyelim; hepimiz için hıphızlı geçen bir pazartesi günü olmasını diliyorum. Sizleri bu güne özel olarak hazırlanmış sevgili Şeyla Halis imzalı eserle başbaşa bırakıyorum. 

Görüşmek üzere.

:)

16 Temmuz 2017 Pazar

İnternet Şiddeti

İNTERNET/SOSYAL MEDYA NEREYE GİDİYOR?

Merhaba sevgili okurlarım, bugün sizlere bahsetmek istediğim ve yeni yeni farkına ziyadesiyle varabildiğim bir konu hakkında birkaç kelam edeceğim.

Geçen gün Youtube’da birkaç tane ‘Youtuber’a ait şiddet videolarına rastladım. Videoların içinde Youtuber olamayıp amatör olarak intihar videoları yayınlayan; hatta kendi intihar videolarını kaydederek yayınlayanlar olduğunu gözlemledim. Bu durum karşısında önce kısa süreli bir şok geçirdikten hemen sonra idrak etmeye çalıştım. İnsan neden böyle bir şeyi neden yapar? diye. İzlenme sayısını artırmak? Daha popüler olmak? Reklam gelirleriyle zengin olmak? Gibi birçok soru geliyor insanın aklına. Peki bunlardan sonra benim aklıma tek bir soru geliyor aslında. ‘Olum, siz manyak mısınız?’… Şöhret sevdası bir insanda bulunacak duygu sellerinden biri olarak makul görülebilir. İnsan bu yoldaki çabalarıyla dilediği başarıyı da yakalayabilir. Kabul. Peki, bir video yükleyip ‘organik’ izleyici sayısını artırmak, sonra da Youtube’dan para kazanmak için bir insanın hayatını görmezden gelmek, ne demektir?  Karşılaştığım örneklerden birini hemen paylaşayım. İlgili video linklerini de altta bulabilirsiniz. Amerika’nın Minnesota Eyaleti’nde yaşayan, Youtube’da izleyici kazanmak için çeşitli videolar çeken Pedro Ruiz III ve Monalisa Perez isimlerindeki genç bir çiftin, geçtiğimiz haziran ayında çektikleri videoda Pedro bir kitap tutarak Monalisa’dan, önceden edindikleri, silah ile ateş etmesini istemiş. Amaç millet izlesin; ‘like-comment-subscriber’ gelsin. Tabi onlar kitabın mermiyi durduracağını düşünmüş. Fakat öyle olmamış. Kız tetiği bastığı anda mermi kitabı delip Pedro’nun göğsüne saplanmış. Çocuk öldü. Kız için de 10 yıla kadar hapis istemi var. (Sanırım bu istem gerçekleşti bu aralar.) Bu arada kızın hamile olduğunu söylemeyi unuttum!.

Ne oldu peki şimdi? Hayatları viraneye döndü. Ne için yaptılar bunu şan şöhret için. Günümüzde medya okuryazarlığına yönelik birçok eğitimler veriliyor. Aynı zamanda online şekilde gerçekleştirilen birçok sosyal medya eğitimleri, seminerler bulunuyor. Bu eğitimlere daha fazla ihtiyaç duyulan bir zamandan geçtiğimizi ve bu gidişle daha çok ihtiyaç duyacağımız zamanlara gittiğimizi düşünüyorum. Tabi bu tür eğitimlerden önce kişinin kendini bireysel anlamda donanımlı yetiştirmesi gerekiyor. Onlara bu anlayışı kazandırmaları beklenen anne-babalarımıza da bu konuda daha fazla görevler düşüyor tabi. Çocuklarımız ağlamasın, bağırıp başımızı şişirmesin diye ellerine bir tablet, telefon vd. tutuşturarak susmalarından rahatlayan anne-babalarımıza ufak bir uyarım olacak: Yapmayın!



Çocuklarınız küçük yaşta bir telefonu nasıl kullanacağını biliyor diye onlardan 5 yıl sonra Mark Zuckerberg olmalarını beklemeyin; hele bununla hiç övünmeyin! Ben  bunu asla doğru bulmuyorum. Eğer çocuklarınızın bu yöndeki eğilimini ‘sevimli’ buluyorsanız onları kodlama, yazılım dünyası ile tanıştırın. ‘Bu yaşta çocuğun kodlama ile, bu tür eğitimlerle vs. ne işi olur?’ da demeyin. Çünkü küçük yaşta onları elektronik dünya ile tanıştıranlar da sizlersiniz. Hem kaldı ki internet alemi inanılmaz bir deniz ve bu deniz çocuklarımız için dibi çok derin bir deniz. Onlara bu denizin kıyısında kulaç atmayı öğretmeden açıklarda dalgalarla boğuşmalarını beklemek çok yanlış.
Aslında başta bu konuya girmeyi düşünmüyordum ama laf lafı açınca buraya kadar geldim. Bunları da eklemeden geçmeyim.

Dostlar elinizden geldiğince kendinizi, sizden küçüklerinizi ve sizden büyüklerinizi, tüm çevrenizi kodlama, web tasarım ve grafik tasarım işleri ile meşgul edin. Geleceğin meslekler, hakkında olan eğilimlerinizi artırın. Ben elimden geldiğince çevremi bu konuda bilgilendirmeye çalışıyorum. Geleceğin teknolojisinde bu alanlar kilit noktalar olacaktır. Bu çok açık.

Her neyse ne zamandır yazamıyordum. Bu arada mazeretim belirteyim; Coca-Cola İçecek şirketinde staj yapmaya başladım. O yüzden tatlı bir telaş var hadi hayırlısı diyelim şimdilik. Bir hayırlı olsun’unuzu alırım. 😊 Bu süreçle ilgili de yazımı paylaşacağım. Konuşuruz yine. Hadi şimdilik kaçtım ben.

İlgili Haber Videoları

31 Mayıs 2017 Çarşamba

Üniversiteden Mezun Oldum!


Mezun Muhabbetleri

Selamlar okurlarım, bugün size 5 yıllık üniversite maceramın son gününde, bu serüvenin nasıl geçtiğine dair biraz bahsetmek için geçtim klavyemin başına. Bakalım neler yapmışım nasıl geçmiş bu 5 sene…

Marmara Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım… Bu kelime öbeğinin ilk duyduğum vakit aylardan Haziran ve ben üniversite giriş sınavımın sonrasında yaptığım tercihlerimin sonucunu beklerken bir anda ablamın aniden ‘Özgür kazandın!’ deyişinden sonraydı. Bazı derslerin tamamen İngilizce gerçekleştiği bu bölümde ben de 'tamamen' İngilizceden uzak bir yaşam sürdürmekteydim. Hazırlık sınıfına alınmadan önce yapılan seviye belirleme testinden 100 üzerinden 23 almam bunun en somut kanıtlarından biriydi bana göre.
Velhasıl kelam, hazırlık sınıfında inanılmaz bir efor harcayarak İngilizce ile olan meselemi bitirdim sayılırdı. Yılsonu bir sınav daha olduk ve oradan güzel bir sonuç alarak bölüme girme hakkını kazanabildim.



Tabi bu henüz bir başlangıçtı. Önümde daha 4 koca yıl var ve ben nelerle karşılaşacağımı bilmiyordum. Kendimi odaklamış derslerimi ve sınavlarımı başarıyla geçmeye yeni yeni alışmışken karşıma Erasmus diye bir olay çıktı. Erasmus sayesinde yurtdışında eğitim alabilirdim. Hem de okulun maddi (burs) yardımlarıyla! İngilizceyi de yeni öğrenmişim ya bir gaza geldim ve bu program için sınava girdim. Oldu! Erasmus ile Macaristan/Budapeşte’de eğitim almaya hak kazanmıştım. 2.sınıfın ilk dönemi, yani bir öğrenci için gidilebilecek en erken dönemde bu tecrübeyi yaşamaya hak kazanmış olmak beni tek başıma yeni bir ortamda, gurbet ellerde tek başıma yenilikleri keşfetmekle süren diğer bir macera ile baş başa bırakmıştı. Gezdim, öğrendim, eğlendim, yeni kişiler tanıdım, inanılmaz tecrübeler edindim, hatta biraz da olsa Macarca bile öğrendim! Bunlar gerçekten büyük değerler. Bunları tecrübe etmenizi şiddetle tavsiye ederim! Erasmus ile ilgili detaylı anılarımı önceki yazılarımdan takip edebilirsiniz. Burada daha çok detaya girmeyeceğim.

Ülkeme döndüğümde kendime güvenim artmış derslerime daha istekli bir şekilde sarılmıştım. Günler geçiyor, takvim yaprakları döküldükçe dökülüyordu. Kesinlikle bu zamanlar içinde aralıklı dönemlerle staj eğitimleri, seminerler, iş başvuruları ve bazı kısa zamanlı iş tecrübeleri gibi etkinliklerden de kendimi alıkoymadım. Tam gaz devam!

Ne var ki son yıla geldiğinizde her ne kadar bazen olumsuzluklar yaşamış da olsanız okul hayatınızla ilgili güzel anılarınız daha bir canlanıveriyor aklınızdaki yaz sinemalarında. Aynı zamanda mezun olduktan sonra iş bulma, çalışma hayatına girme; hatta evlenme gerekliliğinizin düşünceleri de cabası işin...

Son yılda arkadaşlarınızla daha çok gelecek planlamaları ile ilgili muhabbetler yaparken bulabilirsiniz kendinizi. Normal. İlginç olan 4 yıl bitmek bilmeyen okul son yılda sıcakta kalmış yağ gibi erimeye başlayıveriyor. Ve açıkçası o yağı soğuk tutabileceğiniz dolabınız da yok!

Her ne olursa olsun (zor sınavlar+1) öğrencilik hayatını dolu dolu yaşamaya özen gösteren ben Marmara Üniversitesindeki yıllarımı; güzel anılar edindiğim, çok iyi hocalar tanıdığım ve harika dostlar edindiğim bir eğitim yuvası olarak hatırlayacağım. Bizlere yılmadan, usanmadan bir şeyler öğretmeye çalışan tüm saygıdeğer hocalarıma hem kendi adıma ve hem de arkadaşlarım adına sonsuz teşekkürleri borç bilirim. Teşekkürler Marmara! Kim bilir üniversite hayatım bir yerlerden devam eder? 😊

Bu aralar bitişlerim hep duygusal oluyor ama idare edin. Kendinize çok iyi bakın benim biricik okurlarım...


Sevgilerimle…

5 Mayıs 2017 Cuma

Harika Bir Serüven... ' SAHADA HAREKET VAR!'

COCA-COLA İÇECEK İLE SAHADA HAREKET VAR  


Selam sevgili okurlarım... Bugünlerde katıldığım ve nihai sonucunu öğrenmeyi iple çektiğim Coca-Cola İçecek serüveninden bahsetmek istiyorum. Uzun bir yazı olacak; kemerlenizi takın başlıyoruz! :)


Resim 1.a. Coca-Cola İçecek Şirketinin Çorlu'daki Fabrikasında Gerçekleştirdiğimiz Geziden 

Öncelikle biraz genel bilgiler vermem gerekirse genel merkezi Atlanta'da yer alan Coca-Cola Company'nin dünyada 5. en büyük şişeleyici şirketi ünvanını elinde bulunduran Coca-Cola İçecek (CCI), Türkiye'deki merkezi İstanbul'da yer almak üzere Kazakistan, İran, Tacikistan, Pakistan, Türkmenistan, Suriye, Irak, Ürdün ve Azerbaycan'dan oluşan 10 şişeleyici ülke için de merkez görevi üstlenmektedir. Coca-Cola İçecek şirketinin Türkiye''deki kuruluş tarihi ise 1964. Söz konusu şirketimizin, Türkiye'de sonuncusu geçtiğimiz aylarda Isparta'da açılmış olmak üzere 10 adet fabrikası bulunmaktadır. 

Şimdi biraz da söz konusu şirketimizin 'Sahada Hareket Var' isimli projesinden bahsedeyim. Sahada Hareket Var projesi, iş fırsatları bulmaya çalışan üniversite son sınıf öğrencilerinin bazı test ve mülakat aşamalarından geçtikleri, süreçler sonucunda da Coca-Cola İçecek şirketini daha yakından tanımaya hak kazandıkları, proje hazırladıkları ve staj veya çalışma şanslarına sahip oldukları bir dizi süreçleri içeriyor. İnanılmaz heyecanlı geçen süreçler bunlar haberiniz olsun! :)

Ben İngilizce testi ve yetenek testini geçtiğimi öğrendiğimde gerçekten çok sevindim. Bu sevincimin her seferinde katlanarak artacağını bilmiyordum. :) Online görüşme sağladığım zaman evde ayarladığım sessiz ortamda duyabildiğim tek sesin kalp atışlarım olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. :) Yöneticilerin bi kere bizlere karşı harika bir ilgileri ve büyük sevgileri var. Bunu hissetmeniz onlarla aynı ortamda bulunduğunuzda dahi hissedebileceğiniz bir durum. :) Onların sordukları sorular karşısında kendimin ne kadar şanslı olduğumu  düşünürken heyecanımı kontrol etmek zor oluyordu; ama olsundu :) İşte duymayı istediğim haber gelmişti ve ben seçilmiştim! Bu benim için inanılmaz bir heyecan ve halen de öyle olmaya devam ediyor. Umarım böyle olmaya devam edecektir. 3 gün boyunca benimle birlikte seçilen 14 öğrenci arkadaşım ile birlikte (ki hepsi de ayrı ayrı değerlidir benim için) Coca-Cola İçecek şirketinin yoluna koyulduk.

1. Gün Hoş geldin!

İlk gün şirkette arkadaşlarımızla ve bizimle görüşmeler sağlayarak önümüzdeki tüm süreçlerde de bizleri bir an olsun yalnız bırakmayan Esra Hanım ile yüz yüze tanışma fırsatı yakaladık. Çok başarılı bir çalışkan bir iş kadını ve de çok iyi bir insan. Net. :) Şirkete ilk girdiğimiz andan itibaren bizi Coca-Cola İçecek ailesinin bir parçası olarak görerek bizimle ilgilenen herkes diyebilirim ki bana Coca-Cola İçecek şirketinin bir iş yerinden çok daha fazlası olduğunu kanıtlamıştı bile. Şirket üst düzey yöneticilerinin önümüzde teker teker gerçekleştirdikleri sunumlarla CCI hakkında daha detaylı bilgiler edinebildik. Şirkette gerek tanışmalarda olsun gerek beraber yediğimiz öğle yemeklerinde olsun her an herkesin birbiriyle rahat bir şekilde iletişim kurabildiği bir ortam hakimdi. Kimse egosunun esiri değil anlayacağınız. Her alandan kişilere merak ettiğiniz her konuda danışabilirsiniz.

Not: Coca-Cola İçecek şirketini Coca-Cola İçecek yapan 4 temel değer bulunmakta; Doğruluk, Tutku, Takım Çalışması ve Hesap Verilebilirlik. Bu değerleri şirketin hangi bölümüne ya da hangi fabrikasına giderseniz gidin herkesten duyabilirsiniz. Böyle güzel ilgi alakanın ve aile anlayışının nereden geldiğini bilmek çok zor değil o halde. :)

2. Gün - Fabrika Gezisi
Sabahleyin kaldığımız otelde kahvaltımızı ettikten sonra özel servisler eşliğinde Çorlu/Tekirdağ bölgesinde bulunan şişeleme fabrikasını ziyaret ettik. Fabrikada da bizi yine aynı güler yüzle karşılayan fabrika görevlileri bizlere fabrikayı tanıttırdılar ve gezdirdiler. Arkadaşlar şunu belirteyim ki Coca-Cola'da beklemediğiniz her hangi bir madde veya benzeri falan yok. :) Şirket zaman içinde oluşan bu algının tam tersine gayet temiz üretim alanlarına sahip ve her şey tıkır tıkır işliyor. Teknoloji kullanımı üst düzeydi. O teknolojiyi yönetenler ise işlerinin gerçekten erleri kişiler.

Aslında hazır gitmişken Coca-Cola'nın sır gibi saklanan formülünü öğreniriz demiştik ama olmadı. :) Üretildiği alanı gördükten sonra ve uzmanların bizlere aktardıkları bilgilerden sonra aklımdaki Coca-Cola ile ilgili tüm bilgiler pekişmiş oldu. Süper!

3. Gün - Saha Zamanı
Evet. Bugümn saha satış ekibimizle gerçek satış tecrübesine tanık olma vakti. Fakat ondan önce şirkette bulunmamız gerekli. Çünkü yapacağımız projenin konusunu öğrenmemiz ve ayrıca kimlerin hangi gruplarda olduğunu belirlememiz gerekli. Burada şirketin uyguladığı çok güzel bir yöntem var. Çekiliş! İsimlerimizin yazılı olduğu kağıtları çekerken kendimi şampiyonlar liginde hissettim; hatta bir ara şampiyonlar ligi müziği çalıyordu. :) Bu ortam gerçekten keyifli dostum!

Proje konumuzu ve gruplarımızı belirledikten sonra beraber sahaya çıkacağımız saha çalışanı arkadaşlarımızı da belirledikten sonra koyulduk yola. İşin bu kısmı gerçekten harika; çünkü çalışanlardan satış hakkında ipucu tadında bilgiler alabiliyorsunuz ve onların gerçekleştirdikleri ikna süreçlerine canlı olarak tanık olabiliyorsunuz. Teoman abi (Kendi deyimiyle Teo :)) bize bu konuda çok yardımcı oldu ona buradan ayrıca teşekkür ediyorum. Umarım okuyorsundur abi. :) İnanılmaz etkili diyaloglar gerçekleşiyor. satış sırasında. Tam bir satış tecrübesiydi yaşadıklarımız.


Resim 1.b. Saha Gezimizden Bir Kare Görkem Dostumla Birlikte


Saha gezimizi tamamladıktan sonra projelerimizi hazırlamak için 10 - 12 gün gibi bir süremiz bulunuyordu. Bu sürede proje hazırlıklarımızı tamamlamamız ve sunumu hazır hale getirmemiz gerekiyordu. Ekip arkadaşlarım Cansu ve Berk ile birlikte detaylı bir ve hummalı bir çalışma süreci geçirdik. Tüm gruplar gibi biz de çok büyük bir emek verdiğimize sonuna kadar inanıyoruz. Bu her zaman da böyle olacaktır. Bu arada her ekibimizin ismi de yaratıcı şekilde belirlenmişti. Bizim grubumuzun adı Schweppes'ti. Schweppes ekibi olarak takım çalışmasına, doğruluk, tutku ve hesap verilebilirlik değerlerine yani Coca-Cola İçeceğin (Kısaltması ile CCI) temellerine tam bir saygı ve de tam bir sevgi içerisinde ve de ve de çok iyi bir arkadaşlık dostluk ortamında çalışmalarımızı tamamladık. Yalan yok 5 gruptan 4. biz olduk; fakat yaptığımız hataların neler olduğunu detaylı olarak görebilme, analiz edebilme imkanı bulduk. Aslında önemli ola sonuç değil; sonuca ulaşana kadar geçen zamanda edinilen çok değerli deneyimler, bilgiler ve tabii ki de sonucu öğrendikten sonra kendimizi hangi konular üzerinde geliştirmeye karar verebilmemiz idi.

Ben Sahada Hareket Var projesiyle gerçekten kısa bir zamanda çok sağlam dostluklar edindiğimi düşünüyorum. Aynı zamanda iş dünyasından birçok başarılı yöneticilerle tanışma fırsatı buldum. Açıkçası herkese bu tecrübeyi edinmelerini tavsiye ederim. Kesinlikle denemelisiniz. Orada gördüğünüz her şey tanıdığınız her birey ufkunuzu genişletiyor.

Ben açık konuşmayı çok severim. Sözüm size Sahada Hareket Var projesi ile tanıdığım tüm arkadaşlarım! Henüz 2 haftalık bir tanışmışlığımız varken nasıl oldu da yıllarca birbirimizi tanıyormuşuz gibi olduk bilmiyorum ama iyi ki de öyle olduk. Sizlerle tanışmak benim için gerçekten çok değerli bir olay. İyi ki varsınız. İrtibatlarımızı koparmayacağımızdan hiçbir şüphem yok. Sıra geldi bu yeni, güzel ve çok değerli dostlukların kurulmasına öncülük eden Sahada Hareket Var projesi ile iş dünyasına adım atmaya hazırlanan gençlere fırsat tanıyan Coca-Cola İçecek ailemize!

E hazır bu kadar anlatmışken teşekkürlerimi sunmazsam olmaz. :) İlk olarak önceden de bahsettiğim gibi tüm süreçler boyunca bize çok değerli zamanını ayırarak bize rehberlik eden, üzerimizde birçok emekleri bulunan canımız Sayın Esra Vatan hanıma teşekkürlerimi sunuyorum. Tüm içtenliğimle. :) Ayrıca bizlere çok değerli bilgi ve tecrübelerini sunan tüm Coca-Cola İçecek yönetici ve çalışanlarına, diğer 14 arkadaşımın adına da olmak üzere teşekkürlerimizi sunarız. İyi ki varsınız. Sizlerle tekrar görüşmeyi iple çekiyor olacağım. :) 

Proje sonrasında CCI'in Facebook'ta yer alan 'Coca-Cola İçecek Kariyer'sayfasında yayınlanan içinde benim de dahil olduğum video / slayt'ları izleyebilirsiniz...














Teşekkürler CCI'm. :)

1 Nisan 2017 Cumartesi

Ülker Reklamı

Ülker'den 1 Nisan için 'Mutluluk' temalı Reklam


Selamlar sevgili okurum,

Bu sabah uyandığımda bir dostum, gönderdiği mesajda Ülker'e ait '1Nisan Şaka' konulu bir reklamı izlememi öneriyordu. Reklamı izledim. Sonra bir kez daha izledim. Reklamın hiç bir yaratıcı ve 'gülümseten' kısmı yoktu. Hayattan bezdiren bir dış ses var "ulan ben yeni uyandım ondan mı böyle duyuyorum" dedim, gidip yüzümü yıkadım ve tekrar izleyip dedim ki.. Bu ne yea ? Dış ses gerçekten kötüydü dostlar. Hadi onu geçtim dış sesten ayrı olarak 'rap rap' diye sevimsiz ayrı ritim var. Bu reklamı bir çocuğun izlediğini varsayalım. Ekranda 'mutluluk vs.' diyerek mutluluktan uzak ses tonu ile malum 'şaka' teması üzerinden sürekli bir şiddet içeriği sergileniyor. Ayrıca kullanılan çöp adamın da daha sevimli olmasını beklerdim. Ya bi çocuk bu reklamı izlemez; bu böyle biline! 



Eskiden 'Aynalı Tahir' adında Alişan ve Yeşim Büber'in başrol oynadıkları bir dizi vardı. Dizi başlamadan önce Yeşim Büber kırmızı bir saç ve kıyafeti kombini ile beyaz arka plan ve fonda bir geçiş müziği ile ekrana uzaktan yaklaşırcasına yürürdü. Ben çocukken bu sahneyi izlemekten korkar babamın arkasına saklanırdım. Bu reklamı da izlerken bı anda o halim geldi aklıma. Bi çocuk bu reklamı izlemez diye boşuna demiyorum!

Ayrıca söz konusu reklam hakkında yapılan yorumlarda subliminal mesajlar da bulunduğu vs. söyleniyor. Açıkçası ben de böyle bir mesaj çabası olduğunu düşündüm. Fakat anlayamadığım şey, faaliyet gösterdiği ülkenin tüketicileri tarafından belki de en çok tercih edilen bir markanın böyle bir siyasi çatışmaya tehditvari bir yaklaşımla girişmesinin sebebi nedir? Bu gerçekten beyhude bir çaba.

Ayrıca Yıldız Holding Başkanı Murat Ülker'in 'sabitlenmiş bir tweetle' yurtdışında olduğunu belirtmesi, kriz iletişimi sürecinde 'yapılmaması' gereken hamlelerden biri sayılmalı. Reklamcılık açısından ve Halkla İlişkiler açısından maalesef başarısız bulunan bir çalışma ve akabinde alınan yanlış tedbirler ile dolu bir olay örgüsü ile karşı karşıyayız. İleri süreçlerde neler yaşanacak çok merak ediyorum.

Bu ülke hepimizin. Bu sebeple herkesin kendi işini en iyi şekilde  yapmasını diliyorum. Topçusu topuyla, popçusu popuyla bilinsin. Diğer şekilde sürekli doğan karmaşalar peşimizi bırakmaz.

Aşağıdaki linkten reklamı ve diğer örgütlerini izlemeniz mümkün dostlar. Şimdilik hoşcakalın. Gelişmelerle beraber yeniden görüşmek üzere.



11 Şubat 2017 Cumartesi

GurmeFest Açık Hava Gurme Lezzetler Festivali


Türkiye’nin en geniş kapsamlı Gastronomi festivali "GurmeFest - İstanbul" Açık Hava Gurme Lezzetler Festivali 11  - 14 Mayıs 2017 tarihleri arasında Sarıyer Event Garden’da gerçekleşecek..."GurmeFest - İstanbul" Açık Hava Gurme Lezzetler Festivali; yeme & içme sektöründe yer alan tüm restoranları, mekanları, gurmeleri / şefleri, gıda  - içecek markalarını, mutfak ürünlerini, yeme & içme sektörüne ilgi duyan 40.000 üzerinde kişiyle buluşturmayı hedefliyor.

4 gün sürecek olan festivalde, uzman konuk, akademisyenler ve usta şeflerin liderliğinde; tadımlar, piknikler, davetler, sunumlar yapılacak, mutfak sırları paylaşılacak, klasik lezzetlerimiz hatırlanacak ve yeni lezzetler tanıtılacak ve tüm bunların yanında dans, müzik ve eğlence de konukları bekliyor.


Bu keyifli ve bol lezzetli festival için Biletix'de, şimdiden takviminize not etmeyi unutmayın:)

23 Ocak 2017 Pazartesi

Türkiye'nin 7 bölgesi ve Dünyanın 7 harikası tadında ömürlük kareler için "Fotoist7" dedik çıktık yola:) 
Unutulmaz anlarınızı ölümsüz kılacak karelerimizle sizinleyiz...

HİZMETLERİMİZ
* Düğün, Kına, Söz, Nişan, Yıl Dönümü Fotoğrafları
* Doğum Günü, Baby Shower, Diş Buğdayı Fotoğrafları
* Doğum, Hamile Fotoğrafları
* Aile Fotoğrafları
* Basın Toplantısı
* Konser, Sergi, Gala Fotoğrafları
* Katalog, Ürün, Yemek Menü ve Tüm Kurumsal Çekimleri

Erken rezervasyon indirimlerinden yararlanmak için hemen başvurun!



1 Ocak 2017 Pazar

Reina Katliamı 01.01.2017

Reina Katliamı


Bugün, yeni yılın ilk günü ve biz yeni yıla başladığımız henüz ilk saatte İstanbul Bebek'teki Reina isimli eğlence mekanında gerçekleşen silahlı hain bir saldırı sonucu belirlenen son rakamlar doğrultusunda 39 kişi öldürüldü ve neredeyse 70 kişi yaralı durumda; içinde durumu çok ciddi olanlar da var. Allah ölen kardeşlerimize rahmet eylesin. Öncelikle aileleri olmak üzere tüm ülkemize sabırlar versin. Rahat bir nefes dahi alamadığımız ülkemizde hepimiz diken üstünde yaşamaya resmen alıştırılıyoruz. Sonumuz hayrola! Camı Kırık Gözlük ailesi olarak terörizmi şiddetle kınıyoruz. Bu zulmün, savunmasızlara karşı gerçekleştirilen bu haksız, eşitliksiz, adaletsiz caniliğin son bulması dileklerimle...

Saygılarımla,

Kenan Özgür Yaşar