31 Mayıs 2018 Perşembe

NEREDEN NEREYE GELDİK?



Selam millet, bugün sizlere kaçırdığım gündem konularından biri hakkında bahsedicez. Aslında tam da kaçırmış sayılmayız; çünkü henüz reklamları dönüyor tv'de. Fısıldayan bir ses, dillerde 'reksona kullan!' Kim O? Orhan Gencebay. Daha doğrusu Orhan Baba.

Aslında reklamın başlangıcında Orhan Baba metrobüse bindiğinde halkın şaşırdığı gibi reklamın bütünü de bir o kadar şaşırtıcıydı. Orhan Baba metrobüse biner. İyilik, sevgi, barış üzerine kurulu bir dünyadan bahseder. Tam bunu yaparken Baba 'burunların selameti' diyerek konunun seyrini bi anda değiştirir. Bu adımdan sonra Orhan Baba, odağını terlemiş halde tutacaklardan tutmaya çalışan bir gence çevirerek yaklaşır ve 'Reksona Kullan!' der. Ne oluyosa, bi anda o genç kardeş metrobüste çıplak halde duş alıyo olur(!) ve baba duşunu tamamlayan kardeşe 'reksona' uzatır. Genç ve Baba west side bazında bi selamlaşırlar ve sonrasında pack shut gelir ve Orhan Baba ile bütünleşen bağlamadan bir tıngırdatma duyarız ve son.

Şimdi ben bir ünlünün metrobüse binmesinde öyle inanılmaz şaşırılacak bir olay görmüyorum. Hele ki ekonomik şartların krize yakın derecede zorladığı bir dönemde.
Ayrıca Orhan Baba neden bi anda sevgi aşk kardeşlik olayına giriyor. Onu da çözemedim. Fakat tabi ki güzel mesajlar. O ayrı bir konu. Gelelim şuraya metrobüste birisinin çıplak bir şekilde duş almasının betimlenmesi ne derece doğru tartışılır. Hani duş kısmı evde duş alıyormuş gibi gösterilseydi bence daha mantıklı olurdu. Ne alaka birisinin bunu deneyecek hali mi var demeyin. Plaka numaramıza bi bakın.

İşin sonunda her şey bi kenara; Babanın ceketindeki ay yıldızımızın motifi gözüme çarptı baba ile gencin selamlaşma şekilleri bu motifle ne kadar bağdaşır bilemedim. O selamlaşma üstüne bağlama sesini duymak da baklava üstüne yoğurt gibi oldu. (daha fazla absürd olamazdım.)

Şimdi işin eleştiri kısmı bi tarafa ben aynı zamanda usta sanatçılarımızın ağırlığını kaldıramayacak ürünlerin reklamlarında ürün demeyelim de çekim biçimlerinde diyelim (daha doğru olur) oynamalarını doğru bulmuyorum. Biliyosunuz bundan önce Huysuz Virjin-(Maylo), Kadir İnanır-(Keçi!) gibi sanatçılarımız da vardı belki daha da vardır ama şu an aklıma gelenleri sayıyorum. Reklamda oynayan bu sanatçılarımızın yıllar boyunca dişiyle tırnağıyla kazandığı bir itibarları var. Bu demek değil ki bu reklamlar itibarı bitiriyor. Ne var ki, bu reklamlarla anılmaları kulağa hoş gelmiyor.

Tabii şöyle de bir durum var ki hiç bir büyük sanatçı ihtiyacı olmasa reklamda oynama. Bu durum onların da çeşitli zorluklarla karşı karşıya olduklarını gösteriyor. Bu bakımdan genel olarak ülkenin ekonomik anlamdaki sıkıntılı hali ve eskilerin usta sanatçılarına verilen değerin azalması gibi faktörler göz önünde bulundurulabilir.

Görüşürüz.

30 Mayıs 2018 Çarşamba

ARADAN GEÇEN SÜREDE NELER YAŞADIM?


Geçtiğimiz yazıda siz çay getirene kadar diğer yazım hazır olur demiştim. Sahura daha da süre var ama çay gelmedi henüz. Yine de merak etmeyin ben yazımı hazırladım bile :)

Blogda yazmadığım süre içerisinde edindiğim kısa süreli tecrübelerden yola çıkarak birkaç anımı sizlerle paylaşacağımdan bahsediyorduk. Evet. Bu süre içinde benim aklıma birkaç fikir geldi ve çıkardığım dersler oldu. Örneğin şirketlerin işe alım stratejileri konusunda... 

Biliyorsunuz ki çalıştığınız herhangi bir şirketten ayrılmak; sonrasında yeni bir iş arayışına girerek kapı kapı dolanmak ve yeri geldiğinde eve eliniz boş dönmek hele ki iş hayatına yeni yeni alışmaya çalışan biriyseniz oldukça zor bir durum. Bunu bizzat yaşama fırsatım olduğu için samimiyetimle söylüyorum. 

Günümüz şartlarında bir işe girerken birçok görüşmelere, mülakatlara, videolu mülakatlara, case studylere, role-playlere, testlere vd. tabi tutuluyoruz. Bu tür ölçüm araçları potansiyel bir çalışanın yeteneklerini ve aynı zamanda kişiliklerini çözümlemek için kullanılıyor. Bu anlamda bu araçları verimli ve etkili görüyorum. Fakat ne var ki şirketlerin, özellikle insan kaynakları yöneticilerinin biraz da iş arayan kişi tarafına geçerek empati kurması gerekiyor. 
Mesela, iş arayan kişinin her aşama için ayrı ayrı görüşmelere gelmesi gerekliliği kişilerde enerji düşüklüğüne yol açabiliyor. Sonuçta insan olgusundan bahsediyoruz. İnsanlar her gün mutlu mutlu gezmiyor. Bir gün çok iyi geçen günü başka bir gün verimsiz geçebiliyor. Kaldı ki bu görüşmelerde iki görüşme arasındaki zaman aralığı bir gün de değil. 1 hafta - 2 hafta gibi sürelerden bahsediyorum. Bu kadar sürede bırakın motivasyonu insan hangi işe başvurduğunu bile unutabilir. :)

Ayrıca, diğer bir konuda. Olumsuz geçen görüşmeler sonrası adayın olumsuz sonuç hakkında bilgilendirilmemesi. Bir adayın görüşmesi olumsuz geçmiş olabilir ama şirket olarak insan kaynakları yöneticilerinin, adaylara görüşmenin olumsuzluğunu, önceden belirtilen süre içerisinde, bildirmeleri gerekir diye düşünüyorum. 

Bunları belirtmemin amacı benden sonra iş arayışına girecek adaylar olur da kolaylık yaşarlar. 

Her neyse ben kaçtım. Bi sonraki yazımda görüşürüz. 
Bu arada facebook sayfamı takip etmeyi unutmayın. :)
Sevgiler.

Facebook sayfamız için linki tıklayın;

Camı Kırık Gözlük






  

29 Mayıs 2018 Salı

TADİLAT DÖNEMİMİZ SONLANDI! HIZLA BAŞLIYORUZ!


Selamlar millet. Yine uzun bir zaman geçti ama yine güzel bir şekilde dönüş yapıyorum. Bu arada sitenin yüzünü vs. değiştim. Bir şeyleri geliştirme yenilemek adına çalışmalar yaptım blogumda. Aradan geçen bu süre zarfını blogun tadilat süreci olarak değerlendirelim. :)

Peki bu süre içerisinde başka neler oldu? Hal bu ya, süreç sadece blog odaklı gitmedi. Bu süre içerisinde birkaç iş görüşmesinde yer aldım. Genç yetenek yarışmasına katıldım. Ama genel olarak iş arama ile geçti desem yanlış olmaz. Tabi bu arada düşünmekte olduğum yeni projelerim de var bunları da hayata geçirmek için kolları sıvamış durumdayım.

Bu yazıyı bir giriş yazısı olarak düşünebilirsiniz. Hani uzaklardan bir misafir gelir de şöyle sağlam sarılırsınız ya, bu yazıyı o sarılma kısmı olarak görelim. Ben de misafiriniz olarak oturup bir soluklanayım. Siz çay getirirken diğer yazımı hazırlamış olacağım zaten.

Şimdilik görüşmek üzere...